- Pavlov Psikoloji
- Posts
- Pavlovun Köpeği #018
Pavlovun Köpeği #018
Psikoterapi Serisi 13: Kişi Merkezli Terapi
Geçtiğimiz günlerde ilginç bir deneyim yaşadım.
Gün içinde kendi kendime ve yalnızken yoğun bir kaygı hissetmeye başladım önce. (bu süreci sonradan anlamlandırdım tabii.)
Başlangıçta yalnızca kötü hisler ve siz oluyorsunuz tabii, anlamıyorsunuz nedir bu nereden geldi diye.
Havalar bozdu, yorgunsun, bugün saçlar da dağınık, özgüven düşük, ortam kötü hissetmeye müsait hani.
İşlerimi bitirince sırf bu kaygıyı anlamlandırmak için uzun bir yürüyüşe çıktım.
Döndüğümde kaygıya birkaç yorum getirip, birkaç olasılığa ihtimal vererek günü kapattım.
Ertesi gün kahvaltıda bir video izliyordum. Bir psikiyatrist takıntı zorlantı bozukluğu (okb) olan bir hastanın hikayesini anlatıyordu. Şöyle demişti: ''... kadın aslında öfkesini fark ettiği anda semptomu ortadan kalktı ve iyileşti''
Tam bunu duyduğum an, beynimde şimşekler çaktı.
Bir gece önce ihtimal verip üzerine yattığım, ''Şu sebeplerden kaygı yaşıyor olabilirim.'' dediğim durumlardan biri zihnimde imajıyla birlikte canlanıverdi. Kaygı yerini yavaş yavaş kabule, anlamlandırmaya ve düşünce değişikliğine bıraktı. Ardından uçup gitti ve kuş gibi hafifledim.
Küçük konular, bir şekilde halledilebiliyor.
Bazen spora, sanata vuruyoruz kendimizi; sanki hınç alır gibi.
Eş dostla paylaşıp hafifliyoruz bir nebze.
Fakat, büyük konular? Onlar da böyle çözülebiliyor mu? Geçip gidiyor mu yoksa, görmezden gelip, yok sayıp, erteliyor muyuz?
Bu sessizliği dağıtmamız gerek. Önce haftanın kelimesine, ardından da konumuza geçelim.
haftanın kelimesi: Kırmızı.
Twitter'da bir etimoloji sayfasına denk geldik ve çok güzel bir belgeseli, kırmızı kelimesi ile hikayeleştirerek anlatmışlar. Kaynak olarak direkt paylaşıyoruz. Kırmızı Kadın Belgeseli'ni merak edip izlemek isterseniz bölüm sonundaki kaynaklar bölümünde link bulabilirsiniz.
Kırmızı, bir böcek adından geliyor. (Bu rengin elde edildiği kurtçuktan) Dilimize Arapçadan giren sözcüğün kökü Hint Avrupa dil ailesine uzanıyor.
Bu da kırmızının yas hâli. Eşi tarafından çocuğu olmadığı için terk edilen bir kadın ve eski eşi seviyor diye giydiği kırmızılar…
— Etimoloji (@etimoloji)
7:59 PM • Jan 27, 2023
Danışan Merkezli Terapi
Kişi merkezli terapi diye de geçen bu ekol, hastaların/danışanların terapide daha aktif taraf olarak kendi çözüm yollarını geliştirmelerine imkân sağlayan, terapistin otoriter bir tutumda olmadığı yaklaşımları içeriyor.
Ekolün kurucusu Carl Rogers, kişiyi en iyi kişinin kendisinin tanıdığına ve kendi için en iyi çözümleri de yine onun bulacağına inandığından olacak böyle bir yaklaşım geliştiriyor. Kendinin doktoru olmak!
Bu terapi ekolünü diğerlerinden ayıran en önemli fark yönlendirici olmaması. Terapist kişiyi dinler, dinler... Kişinin anlattıklarını dinlediğine ve onu anlamaya çalıştığına dair sorular sorar. Aşağıda Carl Rogers'ın hem kendi yaklaşımını anlattığı hem de bunu uyguladığı bir video var.
Kişi merkezli terapi, kişinin özgüven kazanmasını, güçlü bir benliğe kavuşmasını, özgün olma duygusu edinmesini, kişilerarası ilişkilerinde başarı sağlamasını sağlayabilir. Bunlar temel yararları olabilir, başka konularda da kullanılabilir tabii. Terapistler yine bu yöntemi diğer ekollerle birleştirerek de kullanabilirler. Ee hastalıklarda kullanılmıyor mu, kaygı bozukluğu ve depresyonda kullanılabiliyor; ek olarak istismar, ayrılıklar, aile problemleri de bu ekole başvurulan diğer sorunlar.
Kişi Merkezli Terapi İşleyiş
Carl Rogers, terapide geliştirilen ilişkinin (terapötik ilişki) terapinin özü, hatta ve hatta tamamı olduğuna inanıyordu. Rogers'ın terapi için şart koştuğu 3 koşul şöyle:
1. Koşulsuz Olumlu Kabul: Danışanın/hastanın sözlerini kabul et, onları değerli hissettir, kendilerinin daha iyi kararlar almaları için onları teşvik et. Anlayışı, güveni de elinden bırakma. Ha bu arada, asla yargılama!
2. Doğru Empati: Danışanın/hastanın duygu ve düşüncelerini, onun deneyimlerine ilişkin algısını yeniden şekillendirmeye yardımcı olacak şekilde anla ve kabul et!
3. Uyumluluk: Otorite, üstünlük, uzmanlık, liderlik gömleklerini kapıda çıkar; dürüstlüğünü, şeffaflığını göstererek uyum yakala!
Dinlemek, başlı başına zor bir iş. Odaklanarak dinlemek daha zor; kendini susturarak, karşı tarafı yargılamadan dinlemek ise en zoru... Bir haber programı sunuyor olsak, şöyle derdik: '' Her nerede dinliyor ve dinleniyorsanız...''
Bitirirken
1- Bültene dair görüşlerinizi, aşağıdaki tek soruluk formu doldurarak ya da bu maili cevaplayarak belirtebilirsiniz:
2- Bu psikoloji bültenini seveceğini düşündüğünüz kişiler varsa, kopyalayıp onlara kolayca iletebileceğiniz link aşağıda:
3- Bülten aboneliğinden ayrılmak isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.
4- Önceki sayıları okumak isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.
5- Psikoterapi serisinin ilk sayısı için, buraya tıklayabilirsiniz.
Haftaya pazar kahvaltı saatlerinde görüşmek dileğiyle,
Psikolojiye koşullu kalın.
PK | Umutcan
Kaynaklar
Kitaplar
Sommers-Flanagan, J., & Sommers-Flanagan, R. (2015). Klinik Görüşme Psikolojik Değerlendirme Esasları. Akbaş G, Korkmaz L, çeviri, 5, 57-285.
Bloglar
Belgeseller
Kırmızı Kadın Belgeseli: https://youtu.be/sMTWOuSP-No
Reply