Pavlovun Köpeği #021

Psikoterapi Serisi 16: Bilişsel Terapi

Acımız taze, durumlar mâlum, tat tuz yok, rutinlere dönmek çok zor. Travma konusuna dair de birçok içerik paylaşılıyor. Bugünkü bültene geçmeden bu konuya dair bir içerik önerimiz olacak; çünkü çok fazla ses de gürültü demek bir yerde. Hakan Türkçapar Hoca’nın hazırladığı bu video hazmedilerek izlenildiği takdirde travmaya dair bir farkındalığın oluşacağını düşünüyoruz. Bilişsel davranışçı perspektiften travmaya bakıp, sorularımıza yanıtlar bulmanın önemli olduğu bir dönemdeyiz. Biraz uzun ve yer yer teknik bir video olduğundan 2’ye bölünerek de izlenebilir.

Ek olarak, Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği, sahada travma ile ilgili çalışanlara yönelik destek ve danışma programı düzenledi. İlk eğitim bu akşam (26 şubat). Sahadaki travma çalışanlarının öncelikli olacağı ücretsiz programın başvuru formu burada.

Bu haftaki sayımızda bilişsel terapiyi ele aldık. Keyifli okumalar.

2018 yılında katıldığım Psychology Talks etkinliğinde, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) adını ilk kez duymuştum.

Bugün dünyada psikoloji deyince ilk akla gelen isimlerden olan Irvin Yalom’un telekonferansla katıldığı etkinlikte, bilişsel davranışçı terapist Ebru Şalcıoğlu, psikolojiye girişimcilik bakış açısıyla yaklaşan Bar Psikoloğu konseptinin yaratıcısı Ferhat Aydın, Psikodrama Enstitüsü İstanbul Koordinatörü Arşaluys Kayır, Gestalt Terapi süpervizörü Elena Patrikeeva, Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden EMDR terapisi anlatımıyla Mustafa Çetinkaya ve psikanaliz felsefesi üzerine çalışmaları ve psikomitoloji üzerinde kitapları bulunan Bilgin Saydam gibi isimlerin anlatımları yer aldı.

Bölüme girdiğim yaz gittiğim bu etkinlik bana psikolojiye nereden bakabileceğime dair perspektifler kazandırmıştı. Etkinliğe daha çok psikodrama seansı için gitmiş olsam da en çok ilgimi çeken seans bilişsel davranışçı terapi olmuştu. O zamanlar kafamı çok kurcalayan psikolojinin bilimselliği hakkında daha fazla düşünüp, psikoloji tarihi ve uygulamalarına dair kafa yorup, sorularıma yeni sorular katarak salonu terk etmiştim. Bilişsel davranışçılık birleşmeden önce, bilişsel terapiye bir uzanalım.

Bilişsel Terapi Doğuyor

Davranışçılığa ve davranışçıların geliştirdiği terapilerin özelliklerine geçtiğimiz sayılarda değinmiştik.

Ortaya çıkışında önemli etkenin, yapılan klinik araştırmalarla psikoloji laboratuvarlarında ulaşılan deneysel bulgular olmasına karşın, bilişsel terapi araştırma laboratuvarından doğmadı.

Bilişsel terapinin kurucu isimleri olan klinisyenler Albert Ellis (ona geçtiğimiz sayılarda değinmiştik) ve Aaron Beck, kendi klinik pratiklerinde Freudyen uygulamaların dışında, daha yönlendirici biçimde çalışarak danışanla daha çok etkileşime girilmesini savundu. Çalışmalarında, psikanalitik yaklaşımların hastalıkları sürekli şekilde iyileştirmediğine dair görüşlere ulaştılar.

Bu görüşlerin ötesinde, davranışçılığın popülaritesini yitirmesine, bilişsel akımın doğmasına yol açan diğer bir olay da latent (gizil) öğrenme’nin keşfiydi:

E.T.

Amerikalı psikolog Edward Tolman, farelerle yaptığı deneylerde hayvanların koşullanma olmadan da öğrenebildiklerini keşfetti.

Tolman, bu fenomeni gösteren deneyin ilk kısmında bir grup deney faresini bir labirente bıraktı; çıkış kapısına da bir yiyecek koyarak onları koşulladı.

İlk grup koşullanırken, diğer gruplardaki farelerle öğrenmeye dair hiçbir çalışma yapılmadı. Çıkış kısmındaki yiyeceği gören fareler, en az ilk gruptakiler kadar hızlı şekilde yiyeceğe ulaştılar. Tolman bu sonucu, farelere hiçbir şey öğretilmemesine rağmen, onların labirentin haritasını zihinlerinde oluşturdukları, şeklinde yorumladı.

Aaron Beck ve Bilişsel Terapi

1960’lı yıllarda, bir tıp doktoru olan Aaron Beck, bilişsel terapi olarak adlandırılan yaklaşımı geliştirdi. Bu yaklaşım, depresyon tedavisindeki etkinliğinin birçok çalışmada kanıtlanmasıyla tanınır hale geldi; kısa süre içinde birçok ruhsal bozukluğun tedavisinde de uygulanmaya başlandı.

Beck, psikanaliz eğitimi almış ve uygulamasını yapmıştı ama bu metodun terapideki etkisi hakkında kuşkuları vardı. Psikanalizin başarı oranlarına dair vaka raporları dışında psikanalize güvenebileceği hiçbir araştırma bulamamıştı.

Kendi deneyimlerinde de hastaların sadece küçük bir bölümü analiz yoluyla ilerleme gösterebilmişlerdi. Bu terslikte bir iş vardı.

*Videoda Aaron Beck’in kızı Judith Beck ile yaptığı röportajda BDT’yi kendi ağzından dinlemek mümkün.

Beck'in hastaları depresyonlarını tanımlarlarken farkında olmadan, kendileri, gelecekleri ve genelde toplum hakkında olumsuz düşün­celer ifade etmekteydi. Onun deyimiyle bu "otomatik düşünceler", hastaların deneyimlerini algılama biçimlerinin sadece depresyonlarının bir belirtisi olmadığını, aynı zamanda etkili bir terapi yöntemi bulmada rol oynayabileceği sonucuna varır.

Bilişsel Terapinin Altında Yatan: Bilişsel Model

En basit hâliyle, olayları algılama biçimimizin bizim duygusal tepkilerimizi etkilediği gerçeği bilişsel modelin ana çıkış noktası. Aforizma gibi olsun, şekilli olsun dersek şöyle bir sözle özetlenebilir bu kuram : “Olayları olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz”.

*Durumlara, zihnimize saniyeler içinde gelip giden otomatik düşüncelerle duygusal, davranışsal ya da psikolojik tepkiler oluştururuz, şeklinde yorumlanabilir bu model.

Örneğin bu sayıyı okurken okuduklarımızı bir değerlendirmeye ve yoruma tabi tutarız. Bu satırları okuyan bir kişinin “Wow, süper, tam benim aradığım tedavi türü…” diye düşündüğünü varsayalım; bu kişi kendisini mutlu, hevesli hissedecektir. Bir diğer kişinin ise buraya kadar yazılanları okurken aklından “İyi gibi görünüyor, ama ben yapamam, bende çalışmaz” şeklinde düşünceler geçmişse bu kişi de kendisini karamsar ve isteksiz hissedecektir. Bu satırları okuyan her insan kendine göre bir değerlendirme ve yorumlama yapar, sonuçta ortaya çıkan duygu ve davranış bundan etkilenir. Yani kişinin duygusal tepkisi doğrudan durumdan (örneğin burada yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden etkilenir.

İnsanlar baskı altında oldukları zaman net ve açık düşünemezler; fikirleri bir biçimde çarpıklaşmaya başlar. Beck’in devamında davranışçı unsurları da ekleyerek adını genişleteceği bilişsel davranışçı terapi, kişilerin sıkıntı verici düşüncelerini saptamalarını ve bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi olduğunu incelemelerine yardımcı olmaya çalışır. Devamında, uygunsuz düşünceleri değiştirmeyi öğrenip içinde bulunulan gerçekliğe uygun düşünülmeye başlandığında kişi kendisini daha iyi hisseder. Sorun çözme ve davranış değişikliği, bu ekolde en çok ele alınan konulardır.

Bilişsel davranışçı terapinin prensip ve tekniklerine tekrar dönmek üzere burada bir virgül koyalım.

Bitirirken

1- Bültene dair görüşlerinizi, aşağıdaki tek soruluk formu doldurarak ya da bu maili cevaplayarak belirtebilirsiniz:

2- Bu psikoloji bültenini seveceğini düşündüğünüz kişiler varsa, kopyalayıp onlara kolayca iletebileceğiniz link aşağıda:

3- Bülten aboneliğinden ayrılmak isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.

4- Önceki sayıları okumak isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.

5- Kahramanmaraş Depremleri İçerik Hafızası: https://bit.ly/deprem-hafiza

Haftaya pazar kahvaltı saatlerinde görüşmek dileğiyle,

Psikolojiye koşullu kalın.

PK | Umutcan

Kaynaklar

Akademik Makaleler

Türkçapar, M. H., & Sargın, A. E. (2012). Bilişsel davranışçı psikoterapiler: tarihçe ve gelişim. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 1(1), 7-14.

Bloglar

Kitaplar

Wedding, D., & Corsini, R. J. (2013). Current psychotherapies. Cengage Learnin

Reply

or to participate.